Büyük bir tüketici kitlesinin genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içermeyen ürünleri tercih ettiğine şüphe yoktur. Öte yandan güvenli, sağlıklı ve GDO'suz tüketim kavramına daha fazla vurgu yapılmakta ve güvenli ürün pazarı her geçen gün genişlemektedir.
NON GMO pazarının her yıl arttığı dünyada pamuğun %70'i genetiği değiştirilmiş tohumlardan üretilmektedir. 1990'larda GDO'ların ilk tanıtımından bu yana, son otuz yılda yeni nesil GDO'lar gün ışığına çıktı. Yeni genetik mühendisliği teknikleri olarak da adlandırılan bu yeni GDO'lar, CRISPR dahil olmak üzere çok çeşitli farklı teknolojileri içerir.
Çoğu insan GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) ifadesini duyduğunda, hemen gıdayı düşünür. Çevrimiçi arama sonuçları bu varsayımı desteklemektedir ve birçok insanı büyütülmüş meyve, sebze ve diğer temel gıda maddelerinin görüntülerini oluşturmaya yönlendirmektedir.
Ancak GDO'lar sadece bitki ve yiyeceklerin çok ötesine geçer. GDO'ların dünyada büyük bir etki yarattığı alanlardan biri de ilaç ve eczacılıktır. Aslında GDO'lar ilk olarak 1970'lerin başında geliştirildi ve ilk uygulamaları 1980'lerin başında genetiği değiştirilmiş farmasötik ürünlerde oldu.
Günümümüzde GDO'lar insanların günlük hayatının önemli bir parçası haline gelmiştir ancak, henüz tam olarak fikir birliğine varılmamıştır ve bu nedenle hala oldukça tartışmalı bir konudur.
İnsanlar GDO bilimine aşırı dar ve indirgemeci bir bakış açısıyla yaklaştıklarında, onu sadece mahsullerle ilgili olarak gördüklerinde hayatlarında GDO'lu olan tek şeyin gıdalar oldukları sonucuna varırlar. Oysaki günümüzde GDO'lu ürünler tekstilden kozmetiğe heryerde karşımıza çıkmaktadır.
NON GMO sertifikasyon programları, özellikle GDO'suz etiketin tüketiciler için daha fazla değere sahip olduğu doğal gıda segmentindeki şirketler için çok önemli hale gelmiştir.
GMO Free ve NON GMO etiketi ve sertifikasyonu ile ilgili konularda ayrıntılı bilgi edinmek veya belgelendirme başvurusunda bulunmak için uzman ekibimize ulaşmaktan çekinmeyiniz.
